top of page
Yazarın fotoğrafıNurani Müdafa

CEMİL MERİÇ'İN GÖZÜNDEN BEDİÜZZAMAN VE RİSALE-İ NUR - 1

Cemil Meriç, Risale-i Nur eserleri için şöyle demiştir:

"Kamûs, namustur evlâdım. Bu eserler bu ülkenin hem namusunu, hem kamûsunu koruyor."

(Babam Cemil Meriç, s. 343)


"Bediüzzaman Türk tefekkür semâsında iki yüz yıldır düşünen tek adamdır."

Cemil Meriç

(Babam Cemil Meriç, s. 337)


«“Said-i Nursî’ İslâm irfanının, cihanşumûl hakikatlerini küçük bir risalede toplamış. Dinleyelim (Kader Risalesi, 26. Söz)

Yazı şu ezelî hükümle tuğralanıyor: “Kadere îman, îmanın erkânındandır. Kısaca, hayat-ı insâniye bütün teferruatıyle kaderin mikyası ile çizilmiştir ve kalemiyle yazılıyor.”

Üstâd şimşek pırıltıları ile aydınlanan bu karanlık bölgelerde büyük bir güvenle dolaşıyor. Üslûb kesîf ve izahlar inandırıcı. Asırları kucaklayan bir tefekkürün çağdaş idrâke seslenişi, yaralanan bir idrâke, yabancılaşmış bir idrâke. İrfanımızın madde-i asliyesi olan bu fikirleri ne kadar anlayabiliyoruz? Heyhat; ne meselenin kendisine âşinâyız, ne mefhumlara.”»

Cemil Meriç

(Kırk Ambar, Ötüken Neşriyat, 1980, s. 418–419)


«Said Nursî

Said’in müridi, bir havariler ormanı. Yekpare ve kesif. Ağaçlar kaynaşmış birbirleriyle. Ve bağrında adsız bir uğultu yükseliyor… Bir fırtına rüzgârına benzeyen Nur risâlelerinin zaman zaman boğuk, zaman zaman heybetli yankısı.

Said, dağbaşında va’z eden bir mürşit. Hor görülenler, her şeyini kaybedenler, mukaddesleri çiğnenenler ona koştu akın akın.

Nass’ların yalçın duvarları arkasından geliyordu bu ses, tarihin içinden geliyordu. Kabuğuna çekilmiş yüz binlerce insanı uyandırdı. Bu hayalî insanlar o konuştukça gerçekleşti. Yani, Nurculardan önce kelâm var.

O konuştukça, laikliğin kartondan setleri yıkıldı birer birer. Kentle köy, çağdaş uygarlık düzeyi(!) ile Anadolu, tereddütle inanç… karşı karşıya geldi.

Nurculuk, bir tepkidir. Kısır ve yapma bir üniversiteye karşı medresenin, küfre karşı îmanın, Batı’ya karşı Doğu’nun isyanı. Her risâle bir çığlık, şuuraltının çığlığı. Zulmün ahmakça taarruzu olmasa, bu münzevi ses böyle sayhalaşır mıydı?

Tanzimattan beri her hisarı deviren teceddüt dalgası ilk defa olarak Nur kalesi önünde geriler. Bu emekleyen, bu kekeleyen yığın, devrim yobazları için bir yüz karasıdır. Düşünmezler ki kendi yüz karaları bu. Nurcuları yok farzetmek,gaflet. Nurcular adalarında kendi hayatlarına devam edebilirler. Ama kökünden kopmak kimseye mutluluk getirmez. Aydının görevi fildişi kulesini yıkarak bu mazlum kitleyi muhabbetle bağrına basmak, acısını anlamağa çalışmak.

Said-i Nursî, bir kavga adamı. Yalçın bir irade, taviz vermeyen bir mizaç, tefekkürden çok iman. Said’in kavgası, Yogi ile Komiser’in kavgası.”»

Cemil Meriç

(Bu Ülke, İletişim Yayınları, s. 248-249)


«-Said Nursî'yi nasıl tanıyorsunuz?

-Cevabım bir günahın itirafına benzeyecek...

Esefle arz edeyim ki, Bediüzzaman gibi Türk insanının şuur altına işlemiş ve kalabalıkların ruh dünyasını yoğurmuş, uğrunda büyük fedakârlıklara katlanılmış, bir kelime ile "çağımızın maşeri vicdanında büyük akisler uyandırmış" bir fikir ve dava adamını bütün cepheleriyle tanımıyorum.»

Cemil Meriç

(Son Şahitler - 6, s. 196-197)


« Zaman zaman Risale-i Nur'a muhabbet ve tecessüsle eğildim. Diyebilirim ki, son iki yüz yıldan beri tefekkür dünyamızı istila eden Batı'nın işportalarından gelişigüzel devşirilmiş sahte, sakat ve şahsiyetsiz paçavralar arasında, benzerine güç rastlayacağımız dürüst, metin, dost ve bu toprağın bağrından fışkıran düşüncelerle dolu bir hazinedir Risale-i Nur.»

Cemil Meriç

(Son Şahitler - 6, s. 197)


«Tanzimat'tan beri kendi ruh dünyalarından ısrarla uzaklaştırılan nesiller, bir abesten bir abese yuvarlanmaktadırlar. Bugünün Türk insanı, koybolan bir cennetin hasreti içindedir. Avrupa'nın yalanlarından bıkmıştır. Said Nursî; Türk insanına kendi sesini, kendi iklimini ifşa ettiği için nesillerin hafızasına taht kurabilmiştir. Said Nursî bir havaridir. Yüz binlerin ona koşuşunda, uğradığı haksızlıkların da payını unutmamalıyız. Bu milletin vicdanı daima mazlumların yanındadır. Demek ki, tarihi tahrife memur edilen yabancılaşmış bir intelijansiyanın yalanlarından, iftiralarından, bayağılıklarından iğrenen, masum ve mazlum kalabalık; Said Nursî'de maşeri emellerinin, rüyalarının ifadesini bulduğu içindir ki, onu bir muhabbet ve tesanüd remzi olarak bağrına basmıştır.»

Cemil Meriç

(Son Şahitler - 6, s. 197-198)


«Ben bir fikir adamıyım. Fikir adamı demek, "fikir için yaşayan" demektir. Bu itibarla doğru veya yanlış her fikrin mutlak ve kâmil bir hürriyet içinde kendini ifade etmesi ülkemizin haysiyeti, vakarı ve şerefidir. Ne yazık ki, hürriyeti yalnız Batı'dan gelen abesler için kabul ediyoruz. Fikre ambargo koymayı, cinayetlerin en büyüğü telakki ederim.

Said Nursî bir havaridir. Bir mücahittir. Bir dünya görüşünün yayıcısıdır. Bu dünya görüşüne katılsın katılmasın, her namuslu insanın vazifesi; bu toprağın bağrından fışkıran salâbet, metanet, ciddiyet ve samimiyetini asırların imtihanlarından geçerek ispat etmiş bulunan İslâmî düşünceleri tamim ve neşir etmektir. Kanaatlerinden emin olanlar başka kanaatlerden nasıl endişe edebilirler? Hristiyanları aslanlara parçalatmak, Roma'nın ne işine yaradı? Zulüm her samimi düşünceyi kanatlandırır. Said Nursî'den niçin korktular? Işığa çıkan her düşünce, eğer isabetsizse, başka bir düşünce ile cerh edilir. Tenkidin, yerini cebre terk etmesi, aczimizin inkâr kabul etmez bürhanı olur.»

Cemil Meriç

(Son Şahitler - 6, s. 198-199)


«Said Nursî'nin yapmak istediği; kalabalığı şuurlandırmak, ona kendi benliğini ve tarihini hatırlatmak, bugünü düne bağlamak ve "i̇man anarşisi"ne son vermektir.»

Cemil Meriç

(Son Şahitler - 6, s. 199-200)


«Evet; akıntıya kürek çekmek, her büyük adamın kaderidir.

Said Nursî, Babil Kulesi'nde konuşan adam! İnsanlarsa dillerini unutmuş, hafızalarını kaybetmiş. Kinin ve husumetin çığlıkları kulakları tırmalarken; tevhîde, imana ve teslimiyete davet eden mürşidlerin sesi ne kadar duyulabilir?»

Cemil Meriç

(Son Şahitler - 6, s. 201)


Selam ve dua ile.

Nurani Müdafa Heyeti

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page