top of page
Yazarın fotoğrafıNurani Müdafa

İHLÂS DÜSTÛRU VE ESASI - 2

Güncelleme tarihi: 17 Nis 2022

11-

«بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اِنَّآ اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينُ اَلاَ ِللهِ الدِّينُ الْخَالِصُ

[Zümer Sûresi, 39:2-3]


âyetiyle ve


هَلَكَ النَّاسُ اِلاَّ الْعاَلِمُونَ وَهَلَكَ الْعَالِمُونَ اِلاَّ الْعَامِلوُنَ وَهَلَكَ الْعَامِلُونَ اِلاَّ الْمُخْلِصُونَ وَالْمُخْلِصُونَ عَلٰى خَطَرٍ عَظِيمٍ 2


(ev kemâ kàl) hadis-i şerifi, ikisi de ihlâs ne kadar İslâmiyette mühim bir esas olduğunu gösteriyorlar.» (Lem’alar, s. 148)


12- «Bu dünyada, hususen uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en bü­yük bir kuvvet, en makbul bir şe­faatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir ta­rîk-ı haki­kat, en makbul bir duâ-yı mânevî, en kera­metli bir ve­sile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubûdi­yet, ihlâsdır.» (Lem’alar, s. 159)


13- «En kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlâs­tır.» (Lem’alar, s. 201)


14- «Risale-i Nur’un meslek-i esası, ihlâs-ı tam ve terk-i enâniyet...» (Şua­lar, s. 302)

15- «Kendimizi satmak ve beğendirmek ve te­med­düh etmek ve hodfuruşluk etmek ise, Risale‑i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır.» (Şualar, s. 681)


16- «Mesleğimizde, ihlâs-ı tâmmeden sonra en bü­yük esas, sebat ve me­tanettir.» (Kastamonu Lâhikası, s. 248)


17- «Mesleğimizin “hıllet” ve “ihlâs” ve “uhuvvet” esas­ları...» (Emir­dağ Lâhikası-I, s. 166)


18- «Acib bir riyakârlık olan şöhretperestlik ve câzi­bedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şâşaalı geçmekve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlâsa zıttır ve münafidir.» (Emirdağ Lâhika­sı-I, s. 195)


19- «Mesleğimizin esası, âzamî ihlâs ve terk-i ena­niyet­tir. İhlâslı bir dir­hem amel, ihlâssız yüz batman amele müreccah­tır. İnsanların maddî mâne­vî hedi­yelerinden hürmet ve teveccüh-ü âmmeden, şöh­retten şid­detle kaçı­yorum” der. Ziyaretçi kabul etme­me­sinin bir hikmeti de bu sır olsa ge­rek.» (Tarihçe-i Hayat, s. 699)


İhlâsın lüzumu ve şartiyeti:

20- «Madem çok sevab istersin ihlâsı esas tut ve yalnız rıza-yı İlâhî­yi dü­şün. Tâ ki senin ağzından çı­kan mübarek kelime­lerin havadaki efradları;ihlâs ile ve niyet-i sâdıka ile hayatlansın, canlansın, hadsiz zîşu­urun kulakla­rına gidip onları nurlandırsın, sana da sevab kazandırsın.... Eğer rıza-yı İlâhî ve ihlâs o havadaki kelimelere hayat vermezse, dinle­nilmez. Sevab da yalnız ağızdaki kelimeye münha­sır kalır.» (Lem’alar, s. 152)


21- «A’mâl-i salihanın ruhu, esası,ihlâs oldu­ğunu derketmiyor.» (Lem’alar, s. 157)


22- «Bizler imkân dairesinde bütün kuvvetimizle Lem’a-i İhlâsın düs­turlarını ve hakikî ihlâsın sırrını mâ­beynimizde ve birbirimize karşı isti­mal etmek, vü­cub de­recesine gelmiş.» (Şualar, s. 500)


23- «Niyette öyle bir hâsiyet vardır ki, seyyiatı ha­se­nata ve ha­senatı sey­yiata tahvil eder. Demek, niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. Öyleyse, necat, ha­lâs, an­cak ihlâs iledir.» (Mesnevî-i Nuriye, s. 70)


24- «Duayı ibadet kasdıyla yapmayıp, matlubun tah­siline tah­sis etti­ğin­den, aksülâmel olur. O dua ibade­tinde ihlâs kırılır, makbul olmaz.» (Mesne­vî-i Nuriye, s. 225)


25- «Hâfız Ali Efendi, kendine rakib olacak diğer bir karde­şimiz hak­kın­da gösterdiği hiss-i uhuvveti, çok kıy­mettar gördüğüm için size be­yan ediyorum: O zat yanıma geldi ötekinin hattı, kendisinin hat­tın­dan iyi ol­duğunu söyledim. “O daha çok hizmet eder” dedim. Baktım ki, Hâfız Ali kemal-i samimiyet ve ihlâsla, onun tefevvukuyla if­tihar etti, telez­züz ey­ledi. Hem Üstadının nazar-ı muhabbetini celb et­tiği için memnun oldu. Onun kalbine dikkat ettim, gös­teriş de­ğil, samimî olduğunu hissettim. Cenab-ı Allah’a şükrettim ki, kardeş­lerim içinde bu âli hissi taşıyanlar var. İnşaallah bu his bü­yük hizmet görecek.» (Barla Lâhikası, s. 125)


Hazret-i Üstad bir talebesi için diyor:

26- «Ara sıra birer bardak çay ısrar ediyordum, il­hâhıma karşı istin­kâf edi­yordu. “Niçin böyle yapıyor­sun?” derdim. “Hizmetimize maddî fâide girme­yip, fîsebîlil­lâh, ihlâslı olmak istiyoruz” derdi.» (Barla Lâhi­kası, s. 200)


27- «Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müf­ritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve se­bat ve müfritane ir­tibat ve ihlâs lâ­zımdır. Onda terakki etmeliyiz.» (Kastamonu Lâhikası, s. 89)


28- «Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlâsla gi­renlerin ka­zançları pek azîm ve küllîdir.» (Kastamonu Lâhikası, s. 94)

29- «Risale-i Nur'un hakikî ve sadık şakirdlerinin mabeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i a'mal-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve hâ­lis tesanüd sırrıyla herbir hâlis, hakikî şakird bir dil ile değil, belki kar­deş­leri adedince diller ile ibadet edip istiğfar ederek bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele eder. Bazı melaikenin kırkbin dil ile zik­rettikleri gibi; hâlis, hakikî, müttaki bir şakird dahi, kırk bin karde­şinin dil­leriyle ibadet eder, necata müstehak ve inşâallah ehl-i saadet olur. Risale-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takva ve içtinab-ı kebair de­recesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahib olur. Elbette, bu büyük kazancı kaçırmamak için, tak­vâda, ihlâsta, sa­dakatte çalışmak gerek­tir.» (Kasta­monu Lâhikası, s. 96)


(Esasat-ı Nuriye, s. 31-34)


Selam ve dua ile.

Nurani Müdafa Heyeti

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page