Diğer bir kısım zatlar da ilmin son mertebelerine çıkamadıkları için, zati ilimlerini tecrübeleriyle birleştirip bu husustaki ilim ve inançlarını tamim etmişlerdir. Nakli ve akli ilimleri birbiriyle tam mecz edemediklerinden hastalarına şifa niyetiyle verdikleri ilmi ilaçlar hastalığı maalesef daha da şiddetlendirip taraftar ve etbalarını fetvalarıyla cadde-i Kübra-yı Kur’aniye olan sünnet-i seniyye yolundan inhiraf ettirmişlerdir. Sünnete muhalif bid’a fırkalarını yetiştirmeye mecbur olmuşlardır.
Ulema-yı sabıkanın ekserisi kader ve irade mesellerinde sünnet-i seniyye ve tarik-i Muhammediye (aleyhissalatu vesselam)ın gölgesinde ve sayesinde yürümeyi esas kabul ederek ehl-i sünnetin geniş caddesinden ayrılmadan, bu cadde-i kübrada yürüyen sevad-ı azama ittibaı esas gaye yaparak selef-i salihini de rencide etmeden bu hususta fetvalar ve hükümler vermişlerdir.
Bununla beraber, muhalif grupların reis ve imamlarının delilsiz iddialarını mukallidane kabul eden etba ve taraftarlarının bu tabiiyetlerini koparmaya ve hakikat taraftarlığına cezb etmeye çalışırlarken, safi zihinleri idlale sevk etmemek içim azami dikkat ve temkine kendilerini mecbur bilen ehl-i sünnet vel cemaat âlimleri verdikleri fetvalarda kendilerini karşı görüş ve kanaatte olanların yerinde farz ederek bildiklerini ve tebligatlarını hassasiyetle yapmışlardır.
Bir taraftan muhalifleri rah-ı hakka davete çalışırlarken, diğer taraftan da hak ve haklı içtihadlara bağlı olan etba ve taraftarlarını da fikren teşviş etmemeye azami gayret ve ciddiyetle çalışmışlardır.
Ehl-i Sünnet vel cemaat imamlarının bu ihlâslı ve samimi faaliyetleri etbalarının dimağ ve kalplerinde kök salmış ve yeşillenerek meyve vermişlerdir. Bu meyvelerin tohumları asırdan asıra cemaatten cemaate naklen gelmiş ve bugün de o ilim bahçesinin gölgesi altında sayeban olan bizler o meyveleri de yiyor ve verilmiş fetva ve ilimleri de hırz-ı can etmeye çalışıyoruz.
Diğer bir kısım fikir sahipleri ya hislerine mağlup olarak veya zati bilgilerini hak zannederek, ekalliyette olmalarına rağmen serd ettikleri fikirlerinde ısrar etmişlerdir. Cumhur-u ulemanın kabulüne vabeste olmayan fetva ve içtihadlarını, etba ve taraftarlarına empoze ederek, kendilerine tabi olanları muhafazaya çalışmışlardır.,
İlmî iktidarları nispetinde şahsî içtihadları ile açtıkları yollarda gidebildikleri kadar gitmişler. Ne yazık ki Cumhur-u ulemanın kabulüne vabaste olmayan ve bi tamamiha kitap ve sünnete dayanmayan ve ekaliyette kalan kavilleriyle gittikleri yollar kısa bir zaman sonra ilmen red edilmiştir. Sevad-ı azama ittibaı esas tutan, sünnet-i seniyye yolu cedde-i Kübra devam etmiş ve etmektedir.
Sünnet-i seniyyeye muhalif olarak açılan ve ekall-i kalilde, yani çok azınlıkta kalan bu zevat şahsi fikir ve mütalaalarını ve fetvalarını taraftarlarını kabullendirmeye çalışmışlardır.
Delilsiz olarak biraz da nefsin hoşuna giden iddia ve içtihadları kabullenen ve azınlıkta kalan toplumun fertleri kendi indi mütalaalarını ve kavl-i mücerredlerini sünnet-i seniyye yolunda sadakatle yürüyen, ihlâslı ve samimi cemaatlerini kendi efkârlarına bend edemediklerinden bu kere selef-i salihinin müsbet fetvalarına karşı çıkmışlardır.
Bir kısm da fevri hareketlerle bazı fikirler ortaya atarak cadde-i kübranın dışında birçok batıl mezhepler ihdas etmişlerdir. Ve bir kısım bidat fırkalarının teşkiline sebeb olmuşlardır.
İşte itikadi ve imani meselelerde ve bilhassa kader ve cüz-i ihtiyari meselelerde cemaatlerde ihtilaflı fikirler birbiriyle çarpışmış ve müsademe-i fikriye meydan almıştır.
Selam ve dua ile.
Nurani Müdafa
Şerh Eden: Nazım Akkurt
Commenti