top of page
Yazarın fotoğrafıNurani Müdafa

KADER RİSALESİ ŞERHİ - 9

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلاَّ بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ *

وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ


İşte şimdi Kader ve cüz’i ihtiyarinin izah ve tefsirine başlıyoruz.

“Kader ve cüz-i ihtiyârî İslâmiyetin ve imânın nihayet hududunu gösteren, halî ve vicdânî bir imânın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani, mü'min, her şeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mesuliyetten kurtulmamak için, cüz-i ihtiyârî önüne çıkıyor; ona "Mesul ve mükellefsin" der. Sonra, ondan sudûr eden iyilikler ve kemâlât ile mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: "Haddini bil, yapan sen değilsin.” (Sözler, s. 463)

İzah: Burada kader ve ihtiyârî İslâmiyet’in ve imânın nihayet hududunu gösteriyor denmektedir. Elbette ki, imanın ve İslamiyet’in son hududları nedir diye düşünmek icap ediyor. Nasıl ki, İslam dini bütün iyiliklerin, güzelliklerin Allah’tan olduğunu ve kötülük ve şerlerin nefisten olduğunu beyan buyurmaktadır. Öyleyse, mümin namaz kılar, oruç tutar, sadaka verir ve hakeza iyilikleri yapar, vazifesini ifa eder, bunların hepsini Allah’ın takdiri ile yaptım diyerek Allah’a ve kadere havale eder. Bir kötülük yaptığı anda yaptığı kötülüğün nefsinden geldiğini söyleyerek takdir-i ilahiyenin kötülükleri istemediğini açıklar. Ve kötülükleri nefse verir.

Diğer yandan günah işleyen insan, içki içer, yalan söyler ve hakeza. Bunlar İslamiyet’te yoktur, nefisten geliyor. Şu halde bütün iyilikleri kadere havale edip kötülük geldiği anda bu havale sona erer. Nefisten olduğundan cezayı da nefis çeker.

Diğer yandan kul haram işler, içki içer, bunları ben yapıyorum diyerek kendi nefsini suçlandırması gerekmektedir. Bu kötülükleri kadere havale edemez. İslamiyet’in son hududu kötülükleri terk etmekle sevap işlemeye başladığı andır.

İslâmiyet'e aykırı hareketler nefistendir. Cezayı da o nefis çeker. Bu husus Risale-i Nur’daki izahı şöyledir; “yani mü'min, her şeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mesuliyetten kurtulmamak için, cüz-i ihtiyârî önüne çıkıyor; ona "Mesul ve mükellefsin" der. Sonra, ondan sudûr eden iyilikler ve kemâlât ile mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: "Haddini bil, yapan sen değilsin."


Selam ve dua ile.

Nurani Müdafa

Şerh Eden: Nazım Akkurt

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page