Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, sahabilere, ümmetine ve bütün insanlığa, “Bir yerde veba çıktığını duyanların oraya girmemelerini, bulundukları yerde zuhur etmesi halinde ise oradan çıkmamalarını” emretmiştir (Buhârî, Tıb, 30; Müslim, Selâm, 92)
Bu Hadîs-i Şerîf ile de “veba”nın yani salgın hastalığın bulunduğu yerde bulunuyorsa oradan çıkmamayı ve bulunan yere de girmemeyi emretmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere karantinanın İslâmiyet’te olduğuna ve buna uyulması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Şehirler arası giriş çıkışlar ile ilgili alınan önlemler de buna bakmaktadır. Ve bunlar aynı zamanda tedbire ve ihtiyata girmektedir. Bu uygulama gerekli ve lazım olan bir şeydir.
Cüzzamlı hastalardan kesinlikle uzak durulmasını isteyen Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, (Buhârî, Tıb, 19), kendisine biat etmek üzere Medine’ye gelmekte olan Sakīf heyetinde cüzzamlı bir hastanın bulunduğunu haber alınca onun geri dönmesini istemiş ve biatının kabul edildiğini bildirmiştir. (Müslîm, Selâm, 126; İbn Mâce, Tıb, 44)
Bu Hadîs-i Şerîf de, bize en güzel örneği vermektedir. Zira Müslüman olan kişinin gelip de Fahr-i Kâinat Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz’den biat alma gibi önemli bir olayda bile “cüzzam” hastası olması sebebiyle onun gelerek biat vermesi yerine, gelmeden de biatının kabul olduğunu güzel bir lisan ile söylüyor. Buradan da bize birçok ders vardır ki herkes bunu hayatına teşmil edebilir. Misafirlik, akrabâlık ve komşuluk ilişkileri de bu mânâda mütalaa edilmelidir. Salgın hastalık döneminde gidiş gelişlerde kısıtlama yapmak da tebdir kapsamındadır.
Risalet-penahi yani Peygamberlik kendisinde noktalanan ve son bulan Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem: “Hasta olan kimse, sağlam olan kimsenin yanına gitmesin.”, “Bir yerde taunun / vebanın olduğunu duyan kimse oraya gitmesin.” diye buyurmuştur. (bk. Nevevî, İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi)
Bu Hadîs-i Şerîften de günümüze birçok ölçü çıkmaktadır. Mesela; Koronavirüs bulaşmış olan kimse, sağlıklı olan kimsenin yanına gitmemelidir. Zîrâ bu kul hakkına girmektedir. Bir taziyeye Koronavirüs bulaşan birinin girmesi sonucu onlarca insana bu virüsü bulaştırması buna şehadet eder. Aynı şey tam tersi için de geçerlidir. Yani; sağlıklı bir kimse de virüs bulaşan kişinin yanına gitmemelidir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Hadîs-i Şerîfler bir zaman ve mekan ile kayıtlı değildir. Bütün asırlara ve zamanlara hükmü şamildir.
Aynı zamanda Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, hastalıklı hayvanların sağlıklı hayvanlardan ayrı tutulması gerektiğini de belirtmiştir. (Müslîm, Selâm, 104-105; Ebû Dâvûd, Tıb, 24)
Değil sadece insanlar için hayvanlar için bile bu kadar hassas düşünen bir Resul-i Müşfik’e yani şefkatli Resul’e Aleyhissalâtü Vesselâm iman etmişiz. Hastalıklı hayvanların bile sağlıklı hayvanlara karışmasını istemeyen bir din, bunu eşref-i mahlukat yani kâinatın en şereflisi olan insan için ister mi?
Bir başka misal ise şudur; Suriye’ye gitmek üzere yola çıkan Hz. Ömer’e, bölgede veba salgını olduğu haber verilince geri dönmüştür. (Buhârî, Tıb, 30; Müslîm, Selâm, 98; Taberî, Tarih, IV, 57-58)
Buradan da anlaşılacağı üzere “Kaderimizde ölmek var ise orada ölürüz” veya “Ne olacak ki girelim” dememişlerdir. Zira “tedbirsiz tevekkül olmaz”, bu hakikata işaret eder. Vesselâm…
Selam ve dua ile.
Nurani Müdafa
Yazar: Abdulkadir Çelebioğlu
Comentarios