SÖZ VE FİİLERİMİZDE DOĞRU OLALIM
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ.
وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
إِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِى إِلَى الْبِرِّ، وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِى إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يَكُونَ صِدِّيقًا، وَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِى إِلَى الْفُجُورِ، وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِى إِلَى النَّارِ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا.
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak (Celle Celâluhû) meâlen bizlere şöyle buyuruyor: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.” (Hûd Sûresi, 112. Âyet-i Kerîme Meâli)
Okuduğum hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz, doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında sıddîk olarak tescillenir. Yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında yalancı olarak tescillenir.” (Buhârî, Edeb, 69)
Kıymetli Din Kardeşlerim!
Yüce dinimiz olan İslâmiyet, istikamet üzere bir ömür geçirmemiz için bize gönderilmiştir.
"Eğer biz, doğru İslâmiyet'i ve İslâmiyet'e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan [diğer din mensubu kimseler] fevc fevc [akın akın, İslâm dinine] dâhil olacaklardır." (Tarihçe-i Hayat, s. 84)
İslam, yalanı ve yalana götüren her türlü davranışı asla tasvip etmez. Şaka bile olsa yalan söylemeyi, insanları eğlendirmek için dahi yalan konuşmayı hoş karşılamaz. Mevzumuz ile alâkalı olarak Fahr-i Âlem (Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz şöyle buyurur; "İnsanları güldürmek için yalan yanlış konuşan kişinin vay haline! Onun vay haline! Onun vay haline!"
(Ebû Dâvud, Edeb, 88; Tirmizî, Zühd, 10)
Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Resûlullah (Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz; "Güvenilir, doğru sözlü ve Müslüman tâcir; nebiler, sıddıklar ve şehitlere beraberdir." (İbn Mâce, Ticaret, 1) buyurarak, bizlere müjde veriyor. Doğruluk, mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gören hiç kimse yoktur.
Değerli Mü'minler!
Maalesef, günümüzde yalanın en çok ve en hızlı yayıldığı yerlerin başında sosyal mecralar gelmektedir. Oysaki gerçek âlemde haram olan yalan, sanal âlemde de haramdır. Hakikat dünyamızdan kopmadan, sanal ortamlara mahkûm olmadan sosyal medyada doğruluğu hâkim kılmak da biz mü'minlere düşen mühim bir vazifedir. Duyduğumuz her haberi araştırmadan paylaşmak, bilerek veya bilmeden yalanın yayılmasına sebebiyet vermek, büyük bir vebaldir. Bu vebalin bilincinde olarak hareket etmeliyiz. Nitekim Resûl-i Zîşan (Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz, “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80) buyurmaktadır.
Aziz Müslümanlar!
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz, biz mü'minlere şöyle buyurur:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve sâdıklarla/doğrularla beraber olun.” (Tevbe Suresi, 119. Âyet-i Kerîme Meâli) Evet, doğruluk bizler için çok ehemmiyetlidir. Ancak bundan da ehemmiyetlisi doğru kimselerle beraber olmaktır. Zira Resûl-i Kibriyâ'nın (Aleyhissalâtü Vesselâm) dikkatlerimizi çektiği şu hadîs-i şerîfleri çok mühimdir: “Kişi dostunun dini üzerinedir.” (Tirmizî, Zühd, 45)
Öyleyse geliniz, hem sosyal hayatta hem de sanal âlemde arkadaşlarımızı doğru kimselerden seçelim. Kalbimizi doğruluğun merkezi kılalım. Özümüz ve sözümüz doğru, davranış ve tavırlarımız tutarlı olsun. Unutmayalım ki sözü doğru olanın işi doğru olur. İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini doğru olur. Dini doğru olanın varacağı yer ise ancak cennettir.
Âlemlere Rahmet Hazret-i Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz) ferman etmiş ki:
"شَيَّبَتْنٖى سُورَةُ هُودٍ
yani Sûre-i Hud'daki
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ
âyeti beni ihtiyarlattırdı." (Tirmizî, 56. Sûrenin tefsiri; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:343)
"Çünkü ehemmiyeti azîmdir. İstikamet-i tâmmeyi emrediyor." (Sikke-i Tasdiki Gaybî, s. 162) Bizden tam bir istikamet isteniyor.
"S- Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?
C- Doğruluk.
S- Daha?
C- Yalan söylememek.
S- Sonra?
C- Sıdk, sadakat, ihlas, sebat, tesanüddür.
S- Neden?
C- Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki; hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır." (Tarihçe-i Hayat, s. 87)
"Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır." (İşârâtü'l-İ'câz, s. 82) Yani doğruluktur. Çünkü İslâmiyetin esası, imanın hâssası, yüksek ahlâkın hayatı, Âlem-i İslâm'ın nizamı, Ashab-ı Kiram'ı bütün insanların üstüne çıkaran ve Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı insaniyet mertebelerinin en yükseğine ulaştıran ancak sıdktır, doğruluktur.
Hutbemi Hucurât suresinin 6. âyet-i Kerîme sinin meâliyle bitiriyorum: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât Sûresi, 6. Âyet-i Kerîme Meâli)
Hazırlayan: Abdulkadir Çelebioğlu
04.02.2022 tarihli Diyanet İşleri Hutbesi'nden istifade edilmiştir.
Comments