النقطة التاسعة
الحَمْدُ -مِنَ الله بالله عَلى الله- لله بِعَدَدِ ضَرْبِ ذَرَّاتِ الكائِنَاتِ مِنْ أوَّلِ الدُّنيَا إلى آخِرِ الخِلقَةِ في عَاشِرَاتِ دَقائِقِ الأزمِنَةِ مِنَ الأزَلِ إلى الأبَدِ.
الحَمْدُ لله عَلى «الحَمْدُ لله» بِدَورٍ دائِرٍ في تَسَلسُلٍ يَتَسَلسَلُ إلى مَا لا يَتَنَاهى.
الحَمْدُ لله عَلى نِعْمَةِ القُرآنِ وَالإيمَانِ عَلَيَّ وَعَلى إخواني بِعَدَدِ ضَرْبِ ذَرَّاتِ وُجودِي في عَاشِرَاتِ دَقَائقِ عُمْري في الدُّنيَا، وَبَقَائِي وبَقائِهِمْ في الآخِرَةِ.
﴿سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ﴾
﴿الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ﴾
اللّهمَّ صَلِّ عَلى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ بِعَدَدِ حَسَنَاتِ أُمَّتِهِ وَعَلى آلهِ وَصَحْبِهِ وسَلِّمْ آمينَ. وَالحَمْدُ لله ربِّ العَالَمِين.
«Dokuzuncu Nokta:
{(*): Bu gibi şifrelerin anahtarı bende yoktur ki açayım. Maahâza oruçlu bir kafa, ne o şifreleri açabilir ve ne o darbları yapabilir. Kusura bakmayınız. Bu kadarı da ancak yine müellifinin manevî yardımıyla ve Leyle-i Kadr'in bereketiyle ve Mevlâna'nın komşuluğundan istifade ile yapabildim. Mütercim Abdülmecid Nursî}
اَلْحَمْدُ مِنَ اللّٰهِ بِاللّٰهِ عَلَى اللّٰهِ لِلّٰهِ
Said Nursî»
(Şualar, s. 760)
«النقطة التاسعة
Dokuzuncu Nokta
الحَمْدُ -مِنَ الله بالله عَلى الله- لله بِعَدَدِ ضَرْبِ ذَرَّاتِ الكائِنَاتِ مِنْ أوَّلِ الدُّنيَا إلى آخِرِ الخِلقَةِ
في عَاشِرَاتِ دَقائِقِ الأزمِنَةِ مِنَ الأزَلِ إلى الأبَدِ.
Dünyanın evvelinden hilkatin âhirine kadar bütün zerrât-ı kâinatın, ezelden ebede kadar bütün zamanların dakikalarının âşireleriyle darbı adedince hamd; Allah'tan gelir, Allah ile olur, Allah için olur, Allah'a mahsûstur.
الحَمْدُ لله عَلى «الحَمْدُ لله» بِدَورٍ دائِرٍ في تَسَلسُلٍ يَتَسَلسَلُ إلى مَا لا يَتَنَاهى.
"Elhamdülillah" nimeti için dahi, nâmütenâhi bir devir ve teselsül ile Allah'a hamd olsun.
(Hâşiye: Devir ve teselsül, mümkinat dairesinde muhaldirler. Çünkü ikisi nihayetsizlik iktiza ettiklerinden ve mümkinat dairesi mütenahi olduğundan, gayr-i mütenahi yerleşmez. Fakat daire-i vücuba taalluk eden hamd ise, o gayr-i mütenahidir; devir ve teselsülle, gayr-i mütenahi bir daireye girer, yerleşir.)
الحَمْدُ لله عَلى نِعْمَةِ القُرآنِ وَالإيمَانِ عَلَيَّ وَعَلى إخواني بِعَدَدِ ضَرْبِ ذَرَّاتِ وُجودِي
في عَاشِرَاتِ دَقَائقِ عُمْري في الدُّنيَا، وَبَقَائِي وبَقائِهِمْ في الآخِرَةِ.
Bana ve ihvanlarıma ihsan ettiği nimet-i Kur'ân ve iman için de, zerrât-ı vücûdumun, dünyadaki ömrümün dakikalarının âşireleriyle ve âhirette benim ve ihvanlarımın bekâları ile darbı adedince Allah'a hamd olsun.
﴿سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ﴾
«(Melekler) dediler ki: “Seni (her türlü noksanlıktan) tenzîh ederiz; senin bize öğrettiklerinden başka bizim için bir ilim yoktur. Şüphe yok ki Alîm (her şeyi bilen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin!”» (Bakara, 2/32)
﴿الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ﴾
"Bizi buna (bu mükâfâta vesîle olan amellere) hidâyet eden Allah'a hamd olsun; hâlbuki Allah bizi hidâyete erdirmeseydi, doğru yolu bulamazdık. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri (bize) hakkı getirmişlerdir!" (A’râf, 7/43)
اللّهمَّ صَلِّ عَلى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ بِعَدَدِ حَسَنَاتِ أُمَّتِهِ وَعَلى آلهِ وَصَحْبِهِ وسَلِّمْ آمينَ. وَالحَمْدُ لله ربِّ العَالَمِين.
Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e (asm) ümmetinin, ailesinin ve ashabının hayırlarının sayısınca salât ve selâm eyle! Ezelden ebede kadar her kimden ve her kime karşı bütün hamd ve şükür Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.»
Selam ve dua ile.
Nurani Müdafa
Meâl Veren: Abdulkadir Çelebioğlu