top of page
  • Yazarın fotoÄŸrafıNurani Müdafa

SULTAN ABDÜLHAMİD HAKKINDA ÜSTÂD BEDİÜZZAMAN'IN BEYÂNI

Güncelleme tarihi: 18 Ara 2023



Bir muallim kardaşımız, Sultan Hamid’in hakkında Üstâd'ımızın Hürriyet başında söylediği nutuklarda, Sultan Hamid’e hücum etmiş ve o kıymettar padişahın kıymetini takdir etmemiş gibi bir şüphe gelmiş.


Elcevap: Biz Üstâd’ımızdan aldığımız hakîkat-i hal ile cevap veriyoruz.

Evvelâ: Üstâd’ımızın bütün hayatındaki birinci düsturu, Kur’ân-ı Hakîmin bir kânun-u esâsîsidir ki: "Bir adamın cinâyetiyle başkası mesul olamaz" kâide-i Kur’âniyesi ile, "O padişahın zamanındaki hükûmetin hatâları ona verilmez" diye dâimâ hayatında ona hüsn-ü zan etmiş, onun bâzı zaman mecburiyetle ettiği kusurları da, onun muârızlarına karşı da te'vile çalışmış.


Saniyen: Üstâd’ımız, Hürriyetin başında bütün kuvvetiyle şeriat dairesindeki hürriyet-i şer’iyeyi senâ etmiş, nutukları ile halkları o hürrıyete dâvet etmiş ve hürriyet-i şer’iyeye muhâlif olanlara demiş ki:

"Eğer şeriat dairesinde olmazsa, istibdat nâmını verdiğiniz, bir şahsın mecburî, cüz’î ve hafif istibdâdı, pek şiddetli bir istibdâd-ı küllî olup inkısam edecek. Herkes, bir nevî müstebit olur. İstibdâd-ı mutlak çıkar. Binler istibdad hükmüne dönecek, yani, hürriyet ölecek, bir istibdâd-ı mutlak çıkacak."

Hattâ, bu meselede Üstâd’ımız, idam için kurulan Dîvân-ı Harb-i Örfî’de demiş ki: "Eğer meşrûtiyet, İttihatçıların istibdâdından ibâret ise veya hilâf-ı Şeriat hareket ise, bütün dünya şâhit olsun ki, ben mürteciyim."


Sâlisen: Üstâdımız, o zamanda bir hiss-i kable’l-vukû nevinde şimdiki âlem-i İslâmın ecnebî istibdâdından kurtulması ve bir Cemâhir-i Müttefika-i İslâmiye tarzında tezâhüre başlamasını tasavvur etmiş, ümit etmiş, hissetmiş ve bütün kuvvetiyle bağırmış, hürriyet-i şer’iyeyi takdir etmiş.

O zamanki hutbelerinde demiş ki: "Hürriyet, terbiye-i İslâmiye ile olmazsa, ölecek; bir istibdâd-ı mutlak, yerine çıkacak."


Râbian: Üstâd’ımızdan hem işitmiş, hem hâlinden anlamışız ki, ecnebîlerin şiddetli desîse ve kuvvetlerine karşı gösterdiği sebat ve kanaat; husûsan âlem-i İslâmın kısm-ı âzamının halîfesi olmak; hem, bîçare vilâyât-ı Şarkiyenin bedevî aşâirini Hamidiye Alayları ile en yüksek bir derece-i askeriye ve medeniyeye onları sevk etmesi, Hamidiye Camiinde her Cuma günü bulunması, şeâir-i İslâmiyeye elden geldiği kadar mürâât etmesi, dâimâ Yıldız dairesinde mânevî üstâdı kabul ettiği bir şeyhi var olduğu gibi, çok hasenâtı için, Üstâd’ımız, bütün hayatında onun padişahlar içinde bir nevî velî hükmüne geçtiğini kanaat etmişti.


O zaman Üstâd’ımız Said Nursî’nin hizmetinde bulunan

Muhsin-Ziyâ

1953, Fatih/Ä°stanbul


(Müntehap Dosya, s. 56)


Selam ve dua ile.

Nurani Müdafa



208 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page